Mimarlık, tarihsel olarak, toplumsal, kültürel ve estetik bağlamlarla iç içe geçmiş bir sanat dalı ve meslek olmuştur. Her çağ, mimarlığı kendi kültürel değerleri, toplumsal ihtiyaçları ve teknolojik yenilikleri ile şekillendirirken, çağımızda yaşanan hızlı ekonomik ve teknolojik dönüşümler, mimarlık pratiğini radikal bir biçimde etkilemiştir. Bu dönüşüm, günümüzde "Ölü Mimarlık" adı altında adlandırılabilecek bir süreci tetiklemiş gibi görünmektedir.
"Ölü Mimarlık", mimarlığın özgün ve kültürel bağlamdan beslenen yaratıcı yönlerinin giderek azalması, yerine ticari ve teknolojik çıkarların baskın hale gelmesiyle oluşan bir durumu tanımlar. Bu kavram, mimarlığın modern dünyadaki evrimini anlamak için kritik bir bakış açısı sunmaktadır. Bu makale, Ölü
Mimarlık Teorisi'ni detaylı bir biçimde ele alarak, mimarlık pratiğinin nasıl homojenleştiğini, ticaret ve teknolojinin bu süreci nasıl hızlandırdığını, yerel kimliklerin kaybını ve bu durumun gelecekte mimarlığı nasıl şekillendireceğini inceleyecektir.